Şimdi gözlerin vursun yüzüme.
Kaç haykırış düştü kalemimden,
Kaç sancı, kaç bahar.
Öyle yılgın bakma gözlerime.
Çek ellerini kınından,
Sok göğsümden içeri.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Kadıköy
... Ve çıkardım tüm anlattıklarından renkleri. Bir tek Gökkuşağı'na dokunmadım. Tüm griliğin ortasında, bütün ihtişamıyla unutturmasın diye hiçbir şeyi...
27 Aralık 2010 Pazartesi
MESELA
Bir balık olsam mesela,
Uçsam gökyüzünde.
Çarpılsam,
Kanatsam göğü yüzünde.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Kadıköy
Uçsam gökyüzünde.
Çarpılsam,
Kanatsam göğü yüzünde.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Kadıköy
21 Aralık 2010 Salı
KIRMIZI DUDAKLI KADIN
Soğuk bir isyan gecesi tuttun etimden.
Sen sokuldukça,
Bir bir düştü gerçeklerim,
Soldu dudaklarının kırmızısında.
Yüz ruha büründüm teninde,
Dudaklarında başka,
Ellerinde başka,
Göğüslerinde başka.
Marmara saydam, Marmara durgun.
Yüz şilep geçti gözlerimizin önünden.
Yüz dalga kattılar suya,
Yüz melodilik orkestraları eşliğinde.
Güneşle yüz kez girdik gözlerine.
Yüz kez öptüm seni.
Yüz kez parçaladım maviyi.
Terinde boğuldum yüz asır.
Yine göremesen de ışıkların nasıl söndüğünü,
Göğün mavisine çarpıldık seninle.
Sen yüz kez dans ettin zihnimde,
Ben yüz martı saydım ufkundan.
Kırmızı dudaklı kadın;
Kaç günahlarımın ortasından,
Ben yüz kez çarpıldım ezelden.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Kocamustafapaşa
İstanbul / Kocamustafapaşa
11 Aralık 2010 Cumartesi
SEL
Bir âhu dilber geçer gözlerimin önünden,
Antalya'yı sel alır gider.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
Antalya / Lara
Antalya'yı sel alır gider.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
Antalya / Lara
30 Kasım 2010 Salı
GEL/GİT'LER
Gelmek ile gitmek arasında
Çarpık bir yoldun,
Ruhum ile beynimi bağlayan.
Ne kadar gelmekten bahsediyorlarsa
sana dair,
Ruhum tüm kıtaları canlandırıyordu.
Beynim, büyük heyelanlar ortasında bir çınar.
Ne yeşermeyi becerebiliyordu ne de solmayı.
Ne kadar gitmekten bahsediyorlarsa
sana dair,
Beynim tüm okyanusları canlandırıyordu.
Ruhum büyük tayfunlar ortasında bir gemi.
Ne gel'i yaşayabiliyordu ne de git'i.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
Çarpık bir yoldun,
Ruhum ile beynimi bağlayan.
Ne kadar gelmekten bahsediyorlarsa
sana dair,
Ruhum tüm kıtaları canlandırıyordu.
Beynim, büyük heyelanlar ortasında bir çınar.
Ne yeşermeyi becerebiliyordu ne de solmayı.
Ne kadar gitmekten bahsediyorlarsa
sana dair,
Beynim tüm okyanusları canlandırıyordu.
Ruhum büyük tayfunlar ortasında bir gemi.
Ne gel'i yaşayabiliyordu ne de git'i.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
21 Kasım 2010 Pazar
DÖNERKEN
(c) Fırat BİNGÖL |
Bir kıta kayar ufkun ortasında.
Önce Boğaziçi karşılayacak seni,
Sonra martılar.
Köprü tüm ışıklarını senin için renklendirecek.
Dimdik duracak karşında.
Tıpkı yolladığı gibi.
Gözlerini biraz ileri dikebilirsen,
Kız Kulesi ile Galata'nın dansına şahit olacaksın.
İstanbul tüm canlılığı ile karşılayacak seni,
Yine sarhoş edecek.
Tıpkı uğurladığı gibi.
İndiğin yerde düşlerim karşılayacak seni,
Tüm gerçeklerimin bir bir,
Önüne serildiğini göreceksin.
Yüreğim çiğ tutmuş çayır gibi karşılayacak seni.
Tıpkı her geldiğinde olduğu gibi.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
16 Kasım 2010 Salı
YOKSAN / NOKSAN
Yoksan ile Noksan arasındaki,
Ürkütücü benzerlikti
Bizi bizden alıkoyan.
Sen ne kadar Yoksan
Bu şehirde,
O kadar Noksan oluyordu;
Martıların özgür uçuşları,
Çayımın tadı,
Sigaramın dumanı.
Sen ne kadar Yoksan
Hayatımın orta yerinde,
O kadar Noksan oluyordu;
Nefes alışlarım,
Çocuksu tebessümlerim,
Dayanılmaz gerçeklerim.
Sen ne kadar Yoksan
Mısralarının arasında,
O kadar Noksan kalıyordu,
Bu şiir.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
Ürkütücü benzerlikti
Bizi bizden alıkoyan.
Sen ne kadar Yoksan
Bu şehirde,
O kadar Noksan oluyordu;
Martıların özgür uçuşları,
Çayımın tadı,
Sigaramın dumanı.
Sen ne kadar Yoksan
Hayatımın orta yerinde,
O kadar Noksan oluyordu;
Nefes alışlarım,
Çocuksu tebessümlerim,
Dayanılmaz gerçeklerim.
Sen ne kadar Yoksan
Mısralarının arasında,
O kadar Noksan kalıyordu,
Bu şiir.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
7 Kasım 2010 Pazar
YALNIZ GECE
Ah gece!
Sessiz,
Yalnız,
Katran gece.
Ne zaman aydınlanacaksın,
Sevgilinin yanan gözlerinde.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
2 Kasım 2010 Salı
SEN SUSUYORSUN YA
Sen susuyorsun ya;
Çocuklar da susuyor.
Bir bıçak gibi kesiliyor gülüşleri.
Bir kuş düşüyor gökten,
Kanadında dünden kalma ümitleri.
Sen susuyorsun ya;
Şimdi soluksuz, tarifsiz kalıyor,
Aşk uğruna edilmiş, meşk duaları.
Bir yıldız kayıyor gökten,
Kuyruğunda kadim Dünya’nın sırları.
Sen susuyorsun ya;
Yer-Gök yerinden oynuyor.
Değişiyor tüm denklemleri.
Güneş kaybediyor görkemini,
Gerisinde koca bir Hiçlik.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
İstanbul / Ömer Hayyam
1 Kasım 2010 Pazartesi
YALNIZLIĞIM
"Yalnızlığımdan da kurtulup yalnız kalmak isterdim."
A. İlhan
Şimdi büyük bir uçurumdur gözlerin.
Ne geriye çekilebilirim, ne de aşağı atlayabilirim.
Kala kalmışımdır ince çizgide.
Bir kıvılcım patlar aniden yüreğimin ortasında.
Eririm içten içe, yavaş yavaş.
Ne yandığım bellidir dıştan, ne de eridiğim.
Bir patlayan kıvılcım bilir,
Bir yüreğim,
Bir uçurum,
Bir de gözlerin.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
İstanbul / Ömer Hayyam
28 Ekim 2010 Perşembe
WASHTÎYE
Sen bu kapıdan girdiğin zaman,
Işıklar süzülüyor duvarlardan içeriye.
Aydınlanıyor dünyam.
Bedenim seni sardığı zaman,
Kan yerine lav salıyor damarlarıma kalbim.
Bütün duvarlar, bütün eşyalar,
Şuh içinde eğiliyorlar etrafında.
Sen bu kapıdan çıktığın zaman,
Aydınlık da gidiyor, kararıyor dünyam.
Bütün bedenim ateşler içinde,
Soluksuz kalıyorum.
Ne girdiğinde anlatabiliyorum sana,
Ne de çıktığında bu kapıdan.
Söylesene Washtîye,
Ben hangi mısra ile anlatayım seni,
Bu olup bitenlerden yüce.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
*Washtîye: Sevgili
İstanbul / Ömer Hayyam
*Washtîye: Sevgili
25 Ekim 2010 Pazartesi
KORKU
Nedir tüm bunların anlamı sevgili?
Bu korku neden?
Neden durmadan bir şeyler seni gözüme sokup duruyor?
Bu kutsallaştırmanın telaşı neden?
Tek bildiğim gözlerin;
Ateş kadar sıcak,
Güneş kadar aydınlık,
Ay kadar parlak.
Ya ellerin!
Ellerin yok mu ellerin!
Bulutları kıskandıracak kadar yumuşak.
Roden’e meydan okuyacak kadar keskin.
Hele bir de saçların var ki!
Düşündükçe;
Çocukluk bahçemdeki narçiçeklerinin kokusunu alırım.
Ben senden neden korkarım ki sevgili?
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
Bu korku neden?
Neden durmadan bir şeyler seni gözüme sokup duruyor?
Bu kutsallaştırmanın telaşı neden?
Tek bildiğim gözlerin;
Ateş kadar sıcak,
Güneş kadar aydınlık,
Ay kadar parlak.
Ya ellerin!
Ellerin yok mu ellerin!
Bulutları kıskandıracak kadar yumuşak.
Roden’e meydan okuyacak kadar keskin.
Hele bir de saçların var ki!
Düşündükçe;
Çocukluk bahçemdeki narçiçeklerinin kokusunu alırım.
Ben senden neden korkarım ki sevgili?
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
14 Ekim 2010 Perşembe
SEN
Seni sevmek;
Hasta olmamak gibi bir şey.
Katran karası ciğerlerin,
Nefes aldığını hissetmek gibi bir şey.
Seni düşünmek;
Sır’a ermek gibi bir şey.
Hiçliğin ortasında,
Varlığı hissetmek gibi bir şey.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
İstanbul / Ömer Hayyam
8 Ekim 2010 Cuma
TRAVMA
Yaşayan ölüler gördüm,
Kanlı, canlı.
Dostu gördüm,
Kansız, tatlı.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
İstanbul / Ömer Hayyam
18 Eylül 2010 Cumartesi
TAN VAKTİNİN AŞKI
(c) Bedirhan ÇIBUK |
Benim Nur duam, aydınlık ve mutluluk olsun..."
Bir Yezidi Duasından Alıntı
Sen yine de dualarını esirgeme çocuklardan.
Yanan yüreğini sun Tanrı'na.
Kırlarda oynamaya korkan,
Ceylanlara yanan yüreğini sun.
Dersim koca bir yangın artık,
Ormanlarına yanan yüreğini sun.
Bir damla yağmur dile Tanrı'ndan,
Yüreğindeki yangınlara.
Bin damla su dile Munzur'a,
Dicle'ye, Fırat'a.
Yüreği yangın yeri analara iste kutsal suyundan,
Temizlensin diye o cani yürekler,
Bin Bir damla su dile Tanrı'ndan
Ve Aşk'ı dile Tanrı'ndan,
Varlığın Hiçliğim’de huzur bulsun.
Hiçliğim Varlığın'da huzur dolsun.
Senin Nur duan, aydınlık ve mutluluk olsun.
İbrahim Halil ŞİMŞEK
İstanbul / Ömer Hayyam
15 Eylül 2010 Çarşamba
HİÇ
Söylesene Sevgili,
Varlığın kendisi değil midir,
Hiçliği gizemli kılan...
İbrahim Halil ŞİMŞEK
Gaziantep / Emek
Gaziantep / Emek
9 Eylül 2010 Perşembe
BEN DEĞİLDİM
Ölümdü o gece yanında yatan.
Beyaz çarşaflara bürünmüş bir ölüm.
Baştan ayağa,
Sızılı bir kovanın,
Kapağından çıkan duman kadar,
Yanı başındaydı ölüm.
Çıplaktın, ruhunu görebiliyordum.
Teninin kokusunu alabiliyordum.
Vücudundaki her bir tüyün,
Sen nefes alırken,
Tekke’me ettikleri dansı hissedebiliyordum.
Ve sen içine akıttın,
Ölümün sarhoş soğukluğunu.
Ve uyandın.
Ve girdin mihrabıma.
Ve sonsuz güzelliklerin ötesinden,
Hoş geldin kadınım,
Hoş geldin mihrabım...
İbrahim Halil ŞİMŞEK
Ömer Hayyam / İstanbul
31 Ağustos 2010 Salı
AGUSTOS
4 Haziran 2010 Cuma
TERASTA
Sessizce karşımda durmuş,
Cıgarasını yudumlarken,
Derin düşüncelere dalıyordu.
Kah gülüyordu içindekilere,
Kah hüzünleniyordu.
Ben evrim diyordum,
Eşitlik, özgürlük diyordum.
O sevişelim diyordu...
İbrahim Halil ŞİMŞEK
Dağkapı / Diyarbakır
Dağkapı / Diyarbakır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)